Yine pekmez mevsimi geldi!..
Prof Dr AZİZ EKŞİ- Lefke Avrupa Üniversitesi Gastronomi Bölümü
Pekmez geleneksel
gıdalarımızdan biri. Başta üzüm olmak üzere dut, erik, elma, armut ve kuşburnu gibi çok sayıda meyveden yapılıyor. Süreç genellikle hazan mevsimi ile başlıyor. Çünkü çoğu
meyvenin olgunlaşma dönemi bu mevsime
rastlıyor.Böylece hem meyve fazlasını değerlendiriyoruz hem de meyveyi kış için
farklı bir çeşniye dönüştürüyoruz.
Yöreye ve yönteme göre katı ve cıvık, tatlı ve ekşi gibi bir çok çeşidi var. .
Eskiden yalnız köyde
ve ev ölçeğinde işleniyordu. Zamanla insanlar gibi pekmez de köyün dışına
taştı. Fabrika ölçeğinde de üretilmeye başlandı ve üretim yöntemi de
farklılaştı. Köyde açık kazanda kaynatılırken, fabrikada vakumlu aygıtlarda
koyulaştırılıyor. Açık kazanda kaynama sıcaklığı daha yüksek ve koyulaşma süresi daha uzun. Bu geleneksel
yöntemle yapılana köy pekmezi de diyoruz. Vakumlu
aygıtlarda ise kaynama sıcaklığı daha
düşük ve koyulaşma süresi daha kısa. Buna da vakum pekmezi diyoruz.Köy pekmezinin fanatikleri olduğu gibi vakum pekmezini tercih
edenler de var.
Her iki yöntemin
ortak yanı; şıranın suyu buharlaşırken kıvamın artması ve rengin de
koyulaşması. Ancak kararma(esmerleşme) düzeyi köy ve vakum pekmezinde oldukça farklı. Köy pekmezinin rengi daha koyu, vakum
pekmezininki ise açıktır. Bu fark esas
olarak kaynatma tekniğinden kaynaklanıyor.
Kaynama sıcaklığı ne kadar yüksek ve ısıtma süresi ne kadar uzun ise
renk o kadar koyu oluyor. . Buna paralel olarak hafif acımsı bir tat tonu da
gelişiyor.
Rengin geçekte
kimyasal bir dönüşümün sonucudur ve fazlası sakıncalıdır. Gıda biliminde bu
dönüşüme MAİLLARD tepkimesi diyoruz. Tepkime, meyveden gelen şeker ile amino asid arasında başlıyor ve koyu kahve
renkli melanoidin oluşumuna kadar gidiyor. Ara basamaklarda aldehit ve keton
gibi bileşikler oluşuyor. Renk ve tat değişimi de bu aşmada başlıyor. Bu ara bileşiklerin en yaygını
hidroksimetilfurfural(HMF) dır.
Bunların oluşumu da sıcaklık ve süreye
bağlı. Sıcaklık arttıkça ve süre uzadıkça miktarı artıyor. Dolayısı ile köy
pekmezinde daha çok, vakum pekmezinde ise daha az HMF oluşuyor. Böylece
iki pekmez hem bileşim hem de renk açısından
farklılaşmaya başlıyor.
HMF sağlık açısından risklidir. Çünkü
sindirim sırasında sülfoksimetilfurfural(SMF) denilen başka bir
bileşiğe dönüşebiliyor(1).SMF genotoksik ve mutajenik etkili. Başka
bir deyişle DNA hasarına yol açabiliyor(2,3).
JECFA(4)’ya göre HMF
için endişe eşiği kişi başına günde 540 mikrogramdır. EFSA(2) tarafından tahmin
edilen alım düzeyi ise kişi başına günde 1600 mikrogramdır. Yani tüketilen
miktar endişe eşiğinin yaklaşık üç katı. Tahmin abartılı olsa bile gıda ile alınan HMF miktarının endişe eşiğini
aştığı açıktır. Bu durumda yapılması
gereken şey, öncelikle gıdalardaki HMF oluşumun azaltılmasıdır.
Köyde pekmezin açıkta, odun ateşinde ve büyük
kazanlarda kaynatıldığını biliyoruz. Biraz koyulaşınca üzerine yeni şıra
eklendiğini de görüyoruz [BİR GÖZLEM]. Böylece kaynatma süresini uzattıkça uzatıyoruz. Çoğu kez akşam
ateşi söndürüp ertesi sabah yeniden yakıyoruz. Bazen ateşin üzerinde bırakıp
gidiyoruz.Farkında olmadan, HMF oluşumu için elimizden geleni yapıyoruz!...
Pekmez öncelikle bir enerji kaynağıdır. Çünkü
büyük ölçüde şekerden(glukoz ve fruktoz) oluşuyor.100 gramındaki şeker miktarı 70-75
gram, sağladığı enerji ise 300 kal dolayındadır.Buna göre 100 gram pekmez, günlük enerji gereksiniminin(2000 kal) %15’ini, 1 porsiyon pekmez(20
gram, 60 kal) ise %3'ünü karşılıyor.
Fakat pekmez iyi bir demir kaynağı değildir. Kişi başına günlük demir gereksinimi 14 miligram, 100 gram
pekmezin içerdiği demir 1.5 miligram, 1 porsiyon(20 gram) pekmezinki ise 0.3
miligramdır. Dolayısı ile 1 porsiyon pekmezdeki demirin (0.3 mg) günlük
gereksinimi(14 mg) kaşılama oranı yalnızca %2’dir.Bu veriler pekmezin demirce
zengin veya demir kaynağı bir gıda olduğunu doğrulamıyor. Çünkü bir gıdanın
etiketine “mineral/vitamin kaynağı” yazılabilmesi için, 1 porsiyonunundaki vitamin/mineral miktarın
günlük gereksinimin en az %15’ini karşılması gerekiyor.
Dolayısı ile, demir kaynağı
diye çocuk gıdalarına pekmez katılması uygun değildir. Birincisi, pekmezdeki demir miktarı sanıldığı kadar yüksek değildir. İkincisi, pekmezde
oluşan HMF’nin sağlık açısından riskli olmasıdır. Nitekim,
farklı üzüm çeşitlerinden yapılan köy tipi pekmezlerde saptanan HMF miktarı ortalama 170 mg/kg’dır(5). Bu oldukça yüsek
bir değerdir. Köy pekmezini çok
sevebiliriz fakat bu riski de görmezden gelemeyiz [BİR ANI].
Bunu derken,” köy
pekmezi yemeyelim” demiyoruz. Bu geleneksel gıdayı kuşkusuz korumalıyız. Fakat
ne yediğimizi bilmeliyiz, daha iyisini yapmalıyız ve varsa sağlık riskini
azaltmalıyız.
HMF daha çok
koyulaştırma sırasında oluştuğuna göre kaliteyi iyileştirmeye de bu aşamadan
başlamalıyız. Bu amaçla; (1)şırayı daha küçük
miktarlarda kaynatmalıyız, (2) kaynatma kabının yayvan olmasına dikkat
etmeliyiz, (3) kaynatmaya başlayınca ara vermemeliyiz, (4)kaynatma sırasında yeni
şıra eklemekten kaçınmalıyız, (5) kaynatma boyunca sık sık karıştırmalıyız,
(6)aşırı kaynatmaktan sakınmalı ve bu amaçla başlangıç hacmi ¼’e düşünce
kaynatmaya son vermeliyiz, (7) biraz soğuyunca cam kavanozlara doldurmalıyız,((8)
mümkünse taşırmalı su ile soğutmalıyız ve (9) serin bir ortamda depolamalıyız. Ayrıca,
ambalaj olarak onaysız plastiklerden ve plastiklerin ikinci kez kullanılmasından kaçınmalıyız.
Böylece hem sağlık riskini
azaltacağız, hem kaliteyi yükselteceğiz hem daha ağız tadı ile tüketeceğiz hem
de köy pekmezini geleceğe taşıyacağız...
----------------------
KAYNAK: (1)MONIEN vd.2009. Chemical Research in
Toxicology, 22;1123-1128 (2)EFSA.2005. The EFSA Journal, 215;1-73 (3)BAKHIYA
vd. 2009. Biochemical Pharmaclogy,78; 414-419. (4)JECFA.1996. WHO Food Additives Series:35. IFCS, WHO. Geneva. (5)TÜRKBEN vd. 2016.Tarım Bilimleri
Dergisi, 22;339-348
Ordu/ heybe dergisi için
Ordu/ heybe dergisi için
Yorumlar
Yorum Gönder