Şekerin tadını kaçırıyoruz!...
Prof Dr AZİZ EKŞİ
Gıdaları yalnız besin ögesi için değil keyif almak
için de tüketiyoruz. Keyif deyince aklımıza öncelikle gıdanın lezzeti, lezzet
deyice de tadı geliyor.Tadın dört tonu
var ve bunları tatlı, ekşi, tuzlu, acı diye tanımlıyoruz. Tatlıyı doğuştan
seviyoruz.Yeni doğan bebek bile şekeri
tadınca gülümsüyor. Diğer tat tonlarına ise olumsuz tepki veriyor.
Bir gıdanın yararlı veya zararlı oluşu tüketim
miktarı ile de ilgili. Ölçü kaçınca her gıda zararlı olabiliyor.Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü(WHO), "günlük şeker
tüketimi 50 gramı geçmesin" diye
uyarıyor.Çünkü fazlası; insülin direnci,
diyabet ve obeziteye yol açıyor. Bu
yolla pankreas kanseri ve kalp hastalığı riski de artıyor.Dolayısı ile fazla tüketerek şekerin
tadını kaçırıyoruz.
Şekerin tadını kaçıran bir başka olgu da fabrikaların özelleştirilme girişimi. Bu
girişime başlıca iki gerekçe ile karşı çıkılıyor. Bunlardan birincisi,
nişasta bazlı(NB) şeker tüketiminin artması ve içerdiği fruktozun zararlı
sayılmasıdır.Tez doğru fakat gerekçe abartılıdır. Çünkü,dünyada yaklaşık 170 milyon ton şeker
üretiliyor. Bunun %77'si şeker kamışından(131 milyon ton) ve
%23'ü şeker pancarından(39 milyon ton) elde ediliyor. Ayrıca 14 milyon
ton dolayında NB şeker(HFCS) üretiliyor. Gerek pancar, gerek kamış, gerekse
mısır şekerinin yaklaşık yarısı fuktozdan oluşuyor. Dolayısı ile güncel fruktoz
alımının başlıca kaynağı mısır
değil pancar ve kamış şekeridir.
Gerçi fruktoz pancar şekerinde sakkaroza bağlı ve
NB şekerde serbest formda bulunuyor. Fakat bağlı veya serbest oluşu fruktozun metabolik yolunu değiştirmiyor. WHO da zaten, az tüketin derken serbest
şekerlerin(sakkaroz,laktoz, glukoz, fruktoz, galaktoz vd) toplamını kastediyor.
Aralarında bir fark gözetmiyor.
İkinci gerekçe ise, şeker fabrikalarını
özelleştirmenin ekonomik ve sosyal
açıdan yol açacağı yıkımdır.Bu gerçekten tutarlı bir gerekçedir. AB ülkelerinde yıllarca uygulanan HFCS(izoglukoz)
kotasının da nedeni budur. Kota ile amaçlanan; geleneksel pancar tarımının
sürdürülmesi, pancar üreticisinin
korunması ve şekerin yerli kaynaklardan üretilmesidir. Bedeli ise şekerin biraz pahalıya tüketilmesidir.
Türkiye'de şekerin hammaddesi pancardır. 1926
yılında iki fabrika (Alpullu ve Uşak)
üretime başlıyor.Bunları iki fabrika daha(Eskişehir ve Turhal) izliyor.
1950-56 arasında bunlara 11 fabrika daha ekleniyor.Şeker üretimi yapan fabrika
sayısı daha sonra 33'e ulaşıyor. Bunlardan bazıları sonradan özelleştiriyor.Şu
andaki 33 fabrikadan 25'i kamuya, 5'i
kooperatife ve 3'ü de özele ait.
Yıllık şeker üretimi 2.5 milyon ton dolayında
ve bunun
%55'i kamu fabrikalarında gerçekleşiyor.Bu fabrikalar şeker üretmekle
kalmıyor, tarımın ve sosyal yaşmın gelişmesine katkıda bulunuyor. Şekerin
arkasında 320 bin hektar alanda, yılda 17-19
milyon ton pancar üreten 105 bin
çiftçi ailesi var. Dolayısı ile
yaklaşık 400 000 kişi geçimini şeker pancarından sağlıyor.Fabrikalarda çalışan
onbinlerce insanı ve ailesini de
ekleyince sektörün ne kadar yaşamsal olduğu daha iyi anlaşılıyor.
Şeker sektörü bu kadar önemli iken 14
fabrikanın daha özelleştirilmesi akılcı
değilidir.Gerçi Türkiye'de şeker fiyatı dünya ortalamasına göre yüksektir. 2017
dünya şeker fiyatı 1.70 TL/kg dolayında iken Türkiye'de 2.70 TL/kg'dır. Bunun
nedeni kamış şekeri maliyetinin daha
düşük olmasıdır. Türkiye'de maliyet yüksekliği tüketiciye yansıtıldığına göre
fabrikaların kamuya bir yükü yoktur. Öyle olsaydı 2016 yılında 58.6 milyon TL
kar edilmezdi...Tüketicinin korunması düşünülüyorsa, özelleştirme yerine yönetimin etkinleştrilmesi ve teknolojinin
iyileştirilmes ile maliyetin
düşürülmesi daha akılcı bir yoldur
Öte yandan, Türkiye'de NB şekerin fiyatı da pancar şekerine göre düşüktür(2017
yılında 1.87 TL/kg). Bu şekerin her alanda
pancar şekeri yerine kullanılması söz konusu değildir. Fakat kota
yokluğunda pazar payını artırcağı
açıktır. Örneğin AB’de kotanın kalkması ile HFCS üretiminin en azından 3 kat
artması bekleniyor.
Diyelim ki şeker fabrikaları özelleştirildi...En
olası gelişmeler; yerli şeker üretminin giderek azalması, buna bağlı olarak
pancar tarımının gerilemesi, pancar çiftçisinin üretimden kopması, fabrika
çalışanlarının işsiz kalmasıdır. Daha da kötüsü şeker gereksiniminin büyük
ölçüde NB şeker ve ithalat yolu
karşılanmasıdır.
Kısaca, ülkenin çıkarları NB şekere kota
uygulanmasını ve şeker fabrikalarının kamuda kalmasını
gerektiriyor.Özelleştirmenin kaosa yol açacağı görülüyor. Şekerin tadını gereğinden fazla tüketerek azalttık. Bir de
fabrikaları özelleştirerek iyice kaçırmasak keşke...
Yorumlar
Yorum Gönder