Çayın duyusal kalitesi
Prof Dr AZİZ EKŞİ-Lefke Avrupa Üni.Gastronomi Bölümü
Konu çaydan açılınca, değerli dilbilimci Prof. Dr. Doğan AKSAN’dan bir anektdotu paylaşarak kendisini de anmak istiyorum… Ev sahibi, yemek sonrası Arabistan’dan gelen konuğuna sorar; “çay mı yoksa kahve mi içersin?” diye. O da yanıtlar; “ avvalan çay badehu kahva” diyerek. Bu yanıtla ev sahibi açığa düşer ama konuğun sıralaması doğrudur.
Gıdadan beklenen öncelikli işlev beslenme gereksinimini karşılamasıdır. Dolayısı
ile gıdanın besinsel kalitesi önemlidir. Fakat gıda tercihinde belirleyici olan
besinsel değil duyusal kalitedir. Gıdanın duyusal açıdan(renk, tat, koku vb)
beklentiyi ne ölçüde karşıladığıdır. Bu beklenti bazı gıdalarda daha
önceliklidir. Çay bunun tipik bir
örneğidir. Ancak çayın, içerdiği fonksiyonel bileşenlerle sağlıklı beslenmeye
katkıda bulunduğu da bir gerçektir.
Önce duyusal kaliteden başlayalım ve siyah çay üzerinden tartışalım… Bardaktaki
çayın
önce
rengine bakarız. Rengin tonu(açıklığı, koyuluğu) gibi canlılığı ve parlaklığı da önemlidir. Daha sonra kokuyu algılarız. İçerken ve sonrasında ağızda, damakta ve genizde bıraktığı lezzeti duyumsarız. Hoşumuza gitmişse kaliteli demektir. Böyle ise keyfimiz yerindedir, değilse tadımız kaçar.
rengine bakarız. Rengin tonu(açıklığı, koyuluğu) gibi canlılığı ve parlaklığı da önemlidir. Daha sonra kokuyu algılarız. İçerken ve sonrasında ağızda, damakta ve genizde bıraktığı lezzeti duyumsarız. Hoşumuza gitmişse kaliteli demektir. Böyle ise keyfimiz yerindedir, değilse tadımız kaçar.
Beğeni durumu kişiden kişiye değişse de genel geçerliği olan
kalite kriterleri vardır. Bunların en önemlisi; teaflavin ve tearubijen
miktarıdır. Teaflavin(TF) miktarı çayın fermentasyonu sırasında artmaktadır. Çay
demine parlaklığı ve kırmızı rengini
veren bileşiktir. Tearubijen(TR) ise çay
deminin kırmızımsı-sarı renginden ve
burukluğundan sorumludur. Ayrıca bunların birbirine oranı çok önemlidir. Kaliteli çayda TR/TF
oranı 10- 12 arasında olmalıdır. Bu da
fermentasyon düzeyi ile ilgilidir. Çayın
içerdiği kafein yeşil yapraktan
gelmektedir ve çayın acılığına,
parlaklığına ve canlılığına katkısı vardır. Başka bir kalite kriteri ekstrakt
miktarıdır. Bu değer, kuru çaydan deme geçen katı madde oranını göstermektedir. Kaliteli çayda bu oran en az %32 olmalıdır. Ne kadar
fazla ise çayın demi o kadar dolgun ve
gövdeli demektir. Esas olarak selüloz ve
benzeri bileşiklerden oluşan ham lif miktarı da önemlidir. Bunun
miktarı kuru çayda %17’yi geçmemelidir.
Çünkü fazlası, odunsu tadı ile çayın
kalitesini düşürmektedir. Kart yaprak ve
yaprak sapı miktarı arttıkça çaydaki ham
lif miktarı da artar.
Gelelim koku ya da aroma bileşiklerine… Bunlar normal
sıcaklıkta uçucu olan ve hava ile burnumuza ulaşan bileşiklerdir. İnanılması zor ama çayın işlenmesi sırasında
oluşan 600’den fazla uçucu bileşikten söz edilmektedir. Bunlar; esas olarak
fermentasyon fakat aynı zamanda soldurma ve kurutma sırasında yeşil çaydaki karotenoidlerin, glikozidlerin, lipitlerin
ve amino asidlerin dönüşmesi ile oluşmaktadır.
Bu dönüşümün çayın aromasına yansıması C.R.HARLER tarafından şöyle
tanımlanıyor: “Fermentasyon ilerledikçe
yaprağın aroması değişir. Solan yaprak elma kokusundadır. Kıvırma başladığı
zaman bu bir nevi armut kokusuna dönüşür. Bu koku daha sonra zayıflar ve
yaprağın buruk, kekremsi lezzeti geri
döner. Bunu fındıksı aroma gelişmesi
izler ve daha sonra çiçeksi aroma ile birlikte tatlımsı lezzet oluşur.”
Gerçi çok sayıda koku bileşiği vardır. Fakat çayın başat
aroma bileşenleri; beta-damasenon, metil-jasmonat, dimetil-hidroksi-furanon
(DMHF) ve linalooldur. Bunlardan beta-damasenon
meyvemsi(pişen elma), metil-jasmonat
çiçeksi( yasemin), DMHF karamel ve
ananas benzeri, linalool ise çiçeksi kokudadır. Daha çok kurutma sırasında oluşan furan bileşiği çaya tütsümsü ve tarçınımsı, pirrol ise tatlımsı bir lezzet kazandırmaktadır.
Çayın kalitesi
açısından çay yaprağı gibi işleme tekniği de çok önemidir. Yaş yaprak kaliteli olsa bile, eğer proses (soldurma, kıvırma, fermentasyon,
kurutma vb) koşulları, daha doğrusu uygulanan
teknoloji yeterli değilse kaliteli bir siyah çay elde edilemez. Çoğu fabrikanın bu açıdan bu açıdan yeterli olduğu
tartışmalıdır.
Kuşkusuz, bir “çay tebliği” var ve piyasadaki çaylar bu tebliğdeki
özelliklere uygun olmalıdır. Fakat kamu kontrolü yeterli değilse bu uygunluğun hangi düzeyde olduğu bilinemez.
Türkiye’de gıda kontrolunun yeteri
olduğunu keşke söyleyebilsek.
Öte yandan, kalite kontrolunun anahtarı tüketicidir. Bu
gerçeği unutmamalıyız. Bilgili ve tepkili olmalıyız. Farklı çayları karşılaştırmalıyız ve seçici olmalıyız ki firmalar bizim farkımıza
varsın. Bilgi talep etmeliyiz ki kamu
daha sıkı kontrol yapsın. Ve böylece çay kalitesi beklenen düzeye daha çabuk ulaşsın…
Yorumlar
Yorum Gönder