gıdaların duyusallığı
Prof Dr AZİZ EKŞİ
Gıda tercihinde öncelikli faktörün sağlık olduğunu söyleriz ama buna uyduğumuz tartışmalıdır. Çünkü tüketici anketleri, gıda tercihinde öncelikli faktörün lezzet olduğunu gösteriyor. Bunda şaşılacak bir şey de yoktur. Çünkü gıda ile ilk ilişkimizi, renk ve koku gibi duyusal özellikleri üzerinden kuruyoruz.Eğer bu açıdan beğenimizi kazanmazsa zaten satın almıyoruz veya tüketmiyoruz.
Gıda tercihinde öncelikli faktörün sağlık olduğunu söyleriz ama buna uyduğumuz tartışmalıdır. Çünkü tüketici anketleri, gıda tercihinde öncelikli faktörün lezzet olduğunu gösteriyor. Bunda şaşılacak bir şey de yoktur. Çünkü gıda ile ilk ilişkimizi, renk ve koku gibi duyusal özellikleri üzerinden kuruyoruz.Eğer bu açıdan beğenimizi kazanmazsa zaten satın almıyoruz veya tüketmiyoruz.
Duyusal
özelliklerin(renk, biçim,doku, kıvam, tat, koku) tümü önemlidir ve bir biri ile de ilişkilidir.
Fakat gıda deyince akla ilk gelen duyusal
özellikler tat ve kokudur. Bu ikili genellikle birlikte algılanıyor ve ortaklaşa
etkileri lezzet(flavor) olarak tanımlanıyor.
Tat, çözünen bileşiklerin dili uyarması ile farkedilen özelliğidir. Koku ise uçucu bileşiklerin burun boşluğundan geçerken veya çiğneme
sırasında gıdadan serbest kalıyorsa genizde
farkedilen özelliğidir. Genizdeki
algılama aroma olarak tanımlansa da koku ve aroma genellikle aynı algılamayı
tanımlamaktadır. Normal sıcaklıkta koku bileşikleri uçucu iken tat bileşikleri
uçucu değildir.
Dil üzerinde onbin dolayında tat reseptörü vardır. Bunlara tat tomurcuğu veya papilla da denilmektedir. Dil yüzeyindeki
sıvıda çözünen tat bileşikleri papiillayı
uyarmakta ve bu uyarı sinir ağı ile
beyine iletilmektedir. Papillalar sürekli uyarıldığı ve yıprandığı için iki
haftalık aralıklarla yenilenmektedir. Burunun arka
bölgesinde ise yaklaşık onmilyon dolayında koku reseptörü vardır.
Koku bileşikleri reseptörde
değişmeye yol açmakta ve değişim sinir ağı beyine iletilmektedir. Koku
algılama sistemi; kokunun niteliğine(hangi
koku) karşı çok duyarlıdır fakat koku yoğunluğunu(ne kadar yoğun) tanımlamakta
yetersizdir.
Tatlı, ekşi, tuzlu ve acı olmak üzere başlıca 4 farklı
tat tonu vardır. Bunların dil üzerinde daha iyi algılandığı bölgeler farklıdır. Tatlı dilin ucunda, ekşi iki yanında, acı ortasında/arkasında, tuzlu
ucunda ve iki yanında algılanmaktadır. Tatlı ve tuzlu
genellikle kolay ayırt edilirken ekşi ve
acının ayırt edilmesi daha zordur. Algılama önceliği; acı> ekşi> tuzlu> tatlı sırasını
izliyor. Ayrıca, umami
diye tanımlanan beşinci bir tat tonundan söz ediliyor. Ancak bunun asal
bir tat tonu olup olmadığı
tartışmalıdır.
Tatlı bileşiklerin tipik örneği şekerlerdir. Ancak
şekerlerin bağıl tatlılığı birbinden farklıdır. Fruktoz diğer şekerlerden daha
tatlıdır. Sakkarozun tatlığı 100 olarak alınırsa, fruktozunki 115, glukozunki
69,laktozunki 39’dur. Yoğun tatlandırıcılardan aspartam sakkarozdan 100 kez,
steviol 300 kez, sakkarin 500 kez daha
tatlıdır.
Tuzlu bileşikler asid ve bazların birleşmesi ile
oluşmaktadır. En bilineni, mutfak tuzu da denilen sodyum klorür(NaCl) dür.
Tuzlu tat, hem katyona(Na) hem de anyona(Cl) bağlıdır. Ancak tadı acı(magnezyum
sülfat) ve tatlı(berilyum asetat) olan
tuzlar da vardır.
Ekşi bileşiklerin tipik özelliği ortama hidrojen (H) iyonu
vermesidir. Dolayısı ise bunlar gıdalarda doğal olarak bulunan(sitrik, malik)
veya fermentasyonla oluşan(laktik, asetik) asidlerdir. Asidlerin bağlı ekşiliği de birbirinden farklıdır. Sitrik asidin
ekşiliği 100 olarak alınırsa laktik
asidinki 130,malik asidinki 90’dır. Gıdanın ekşiliği pH değeri ile zıt ilişkilidir. Yani pH değeri ne kadar düşükse
gıda o kadar ekşidir .Limonun pH değeri 2.2 iken, domatesinki 4.5, ekmeğinki
5.5, sütünki 6.5, balığınki 7.0 dolayındadır.
Acı bileşiklerin tipik örneği tonikteki
kinindir. Zeytindeki oleuropein, hardaldaki sinigrin, çaydaki teobromin ve kahvedeki kafein de acıdır. Buna karşılık kırmızı
biberin kapsaisin kaynaklı etkisi
gerçekte acı değil yakıcı/ısıtıcı
olmalıdır. Bu yanılsama, karabiberdeki piperin ve zencefildeki zingeron için de geçerlidir. Nanedeki
mentol ise bunların tam zıttı bir etki(serinletici) göstermektedir.
Umami bileşiklerin tipik örneği MSG ve "çin tuzu" diye de bilinen mono-sodyumglutamattır. Bu tat özellikle ançüvez,parmesan,domates kurusu, mantar gibi gıdalarda belirgindir.
Umami bileşiklerin tipik örneği MSG ve "çin tuzu" diye de bilinen mono-sodyumglutamattır. Bu tat özellikle ançüvez,parmesan,domates kurusu, mantar gibi gıdalarda belirgindir.
Tatlara yakınlığımızın aynı olmadığı da bir gerçektir.
Tatlı ile doğuştan tanışık gibiyiz. Tuzluyu
ve ekşiyi sonradan deneyimliyoruz. Acıya tepkimiz eskiden beri olumsuz. Öyle
ki; avcılık/toplayıcılık döneminde zehirli diye acı gıdalardan kaçınmışız.
Yenidoğanın farklı tatlara tepkisi de bunu doğruluyor gibi(1)…
Vücuttaki tuz düzeyi azaldığında(terleme, tuzsuz diyet
vb) tat algılaması zayıflıyor. Ancak vücutta tuz dengesi sağlandığında
algılama normale dönüyor. Bazı kişiler bazı tatları algılamayabiliyor.
Buna tat körlüğü deniliyor. Bazı reseptörler bazı tatları yanlış
algılayabiliyor. Ekşinin acı olarak algılanması gibi. Buna da tat yanılsaması adı veriliyor.
Gıdalardaki koku bileşiği miktarı düşüktür. Genellikle 1 kg’da
10-15 mg arasında değişiyor. Fakat koku bileşiği sayısı oldukça fazladır. 2013 yılına kadar gıdalarda
saptanan koku bileşiği sayısı 8 000’dir ve
tahmin edilen bunun 10 000 dolayında
olduğudur(2).
Bazı koku bileşikleri gıdada doğal
olarak bulunurken(birincil), bazıları sonradan,
proses ve depolama sırasında oluşmaktadır(ikincil). Özellikle pişirme, kavurma, fermentasyon, olgunlaştırma prosesleri
gıdadaki aroma maddesi sayısını artırmaktadır. Ekmek, peynir, tarhana, çay, şarap, bira bu gıdaların tipik örnekleridir.
Öte yandan, her
bileşiğinin bulunduğu gıdanın aromasına katkısı aynı değildir. Bazıları gıdanın
karakteristik aromasının oluşumunda daha etkilidir. Bunlara anahtar koku veya
karakteristik aroma deniliyor. Örneğin; bezaldehit bademin, oktenal mantarın ve sitral limonun tipik aroma bileşenidir. Fakat bu her gıda için geçerli değildir. Bazı gıdaların aroması çok sayıda bileşiğin birlikte katkısı ile oluşuyor. Kahve, bira, çay gibi.
karakteristik aroma deniliyor. Örneğin; bezaldehit bademin, oktenal mantarın ve sitral limonun tipik aroma bileşenidir. Fakat bu her gıda için geçerli değildir. Bazı gıdaların aroması çok sayıda bileşiğin birlikte katkısı ile oluşuyor. Kahve, bira, çay gibi.
Bu katkıyı
belirleyen, o bileşiğin gıdadaki miktarı değil, gıdadaki miktarının (Cx) eşik değerine(Ax) oranıdır. Bu oran aroma
değeri(AV=Cx/Ax) olarak tanımlanmaktadır(3). Bileşiğin eşik değeri( farkedilme
konsantrasyonu) ne kadar düşükse aroma
değeri o kadar yüksek ve aroma değeri ne kadar yüksekse gıdanın aromasına
katkısı o kadar fazladır.
Aroma bileşiklerinin bir
de lezzet ötesi(!) etkileri vardır. Örneğin;
muzun tipik aroma bileşeni (izo-pentilasetat)
bizi kendisine bağlarken, soğanınki (tiyo-propanal-S-oksit)
gözümüzü yaşartmakta, sarımsağınki (dipropenil-disülfit)
diğer insanları bizden uzaklaştırmakta, kekiğinki(timol) ise bizi sanki kırlarda
dolaştırmaktadır.
-----------------------------------
(1) ROSENSTEIN,D.and OSTER.H.
1988. Child Development, 59,6,1555-1568.
(2) NIJSSEN,L.M.et al. 2013. VCF Volatile
compounds in food, database version 14.1TNO Triskelion. Zeist.
(3) BELITZ.H.D.et
al. 2004. Food chemistry. Springer Verlag. Berlin.
Yorumlar
Yorum Gönder