Türkiye'de gıda kontrolu yeterli mi?

 Prof Dr AZİZ EKŞİ
İnsanların gıdalardan giderek daha fazla kuşku duyduğu bir çağda yaşıyoruz. Kuşku gıdanın zararlı veya  hileli olup olmadığı ile ilgilidir. Gerçek dışı  bilgiler de bu kuşkuların  tuzu ve biberi oluyor.  Tüketicinin kafasındaki  sorular kanıta dayalı olarak yanıtlanmadığı sürece kuşkuların azalması beklenemez. Bu soruları yanıtlaması gereken ise öncelikle gıda kontrol sistemidir. Ancak bu sanıldığı kadar kolay değildir.



Gıda kontrolu deyince, nedense yalnız  kamu kontrolu anlaşılıyor. Gerçi gıda  kontrolundan öncelikle kamunun ve kamu adına da Gıda ve Tarım Bakanlığı’nın  sorumlu  olduğu doğrudur. Fakat  bu konuda her şeyin devletten beklenmesi yanlıştır. Gıda kontrolunun; kamuişletme   ve tüketici olmak üzere bütüncül bir yaklaşımla  irdelenmesi gerekiyor. Eğer işletme ve tüketici kontrolu yetersizse  kamu kontrolunun başarılı olması beklenemez.

Kamu kontrolu ile  başlayalım. Öncelikle bütün işletmelerin kayıt altına alınması gerekiyor. Türkiye’de kayıtlı gıda işletme sayısı;  303 000’i satış yeri, 244 000’i tüketim yeri ve 83 000’i  üretim tesisi olmak üzere 630 000 dolayındadır.  Ancak bu sayının gerçek işletme sayısını yansıttığı kuşkuludur. Çünkü, “kayıtdışı” ve “merdivenaltı”  ülkemizde en sık duyulan kavramlardan biridir. Nitekim bilimsel bir araştırma1, Türkiye’de kayıtdışı ekonominin %28.7 olduğunu gösteriyor. Ve bu oranla Türkiye, OECD ülkeleri arasında birinci sırada yer alıyor.  Türkiye’de kayıtdışının yaygın olduğu sektörlerden biri de konaklama ve gıda hizmetleri. %45 oranı ,le  ikinci sırayı alıyor.  Kayıt altına alamıyorsak nasıl kontrol edeceğiz?

Kamu kontrolunun en kritik bileşeni  gıda kodeksidir.  Gıda kodeksi deyince, gıdaların özelliklerini ve kontrol sistemini tanımlayan  yatay ve dikey düzenlemeleri(tüzük, yönetmelik, tebliğ vb) anlıyoruz. Bu kodeksinin  hem uluslararası düzenlemelere hem de ülke gerçeklerine uygun olması gerekiyor.  AB sürecinin itici gücü ile kamunun eli bu açıdan oldukça güçlüdür. Ancak, uyumlaştırma hızının giderek yavaşladığı görülüyor.

Gıda işletmelerinin (üretim, satış, tüketim yeri) kontrol sıklığı da oldukça önemlidir. Kontrol sıklığının  risk analizine dayanması gerekiyor. Gerçi  her ilin  yıllık kontrol programı hazırlıyor. Fakat  kontrol sıklığının bilimsel yaklaşımla belirlendiği söylenemez. Çünkü Türkiye’de gıda kaynaklı riskleri bilimsel bir yaklaşımla değerlendiren bağımsız bir kurul henüz yoktur. Risk analizine  dayanmadan belirlenen kontrol sıklığının başarısı tesadüfe bağlıdır.

Öte yandan 2016 yılında gerçekleştirilen kontrol sayısı 735 000’dir2. Buna  göre işletme başına yıllık kontrol sayısı  ortalama 1.17’dir. Oysa, en düşük risk grubundaki işletmeler için  bile yılda en az 2 kez denetim uygulanmalıdır. Risk düzeyi açısından gıda işletmelerinin düşükten yükseğe doğru satış yeri>tüketim yeri>üretim tesisi olarak sıralanması yanlış olmaz.  Buna göre yıllık denetim sayısının satış yerleri için en az 2, tüketim yerleri için ortalama 3 ve üretim yerleri için ortalama 4 olarak öngörülebilir. Bu yaklaşıma ve kayıtlı işletme sayısına göre Türkiye’ de yılda 1  670 000 denetim yapılması gerekirken gerçekleşen 735 000’dir. Başka bir deyişle,  işletme başına yıllık ortalama denetim sayısının  1 670 000/630 000=2.51 olması gerekirken  gerçekleşen  1.17’dir. Bu olgu  Türkiye’de gıda kontrol sıklığının  yeterli olmadığını gösteriyor.

Gıda kontrolü, gıda denetçisi  ile gerçekleştiriliyor. Kontrolun etkinliği açısından denetçi sayısı kadar denetçi niteliği de önemlidir. Türkiye’de gıda denetçisi sayısı 6300 dolayındadır2. Denetim genellikle 2 kişiden oluşan bir takımla yapıldığına göre 3150 denetçi takımı söz konusudur. Hafta sonu, yıllık izin ve tatil günü dışında denetçinin  yıllık çalışma süresi  250 gün alınırsa   ve her takımın günde 1 denetim yapacağı düşünülürse yıllık denetim kapasitesi 250x3150= 787 500’dür. Oysa etkili bir kontrol için yılda yapılması gereken denetim sayısı  1 670 000’dir ve buna göre mevcut denetim  kapasitesinin 2 katından daha fazladır.  Bunun yolu da önce denetçi sayısının 2 katına çıkarılmasından geçiyor.  

Denetçi sayısı gibi, denetçi niteliğinin de yeterli olduğu söylenemez. Bu alanda farklı meslek grupları görev alıyor. Bu doğaldır fakat ortak bir formasyon için 4 günlük eğitim süresi yeterli değildir. Eğitim programında yalnız mevzuata değil  gıda bilimi ve gıda teknolojisi, analiz tekniği, kemometri  vb alanlardaki gelişmelere ve yeniliklere de yer verilmeli ve sıkı bir yetkinlik sınavı uygulanmalıdır.


Gıdaların bileşen açısından gıda kodeksine uygunluğu/aykırılığı laboratuvar analizi ile belirleniyor. Bu amaçla farklı illerde 41 kamu gıda kontrol laboratuvarı vardır. Laboratuvarların nerdeyse tümünün  akredite olması  olumludur. Ancak analiz kapasitesinin yeterli olduğu söylenemez.  Ayrıca 93  adet özel gıda kontrol laboratuvarı  bulunuyor. 2015 yılındaki  toplam 540 264 gıda analizinin yaklaşık %30’unun  özel laboratuvarlarda yapıldığı anlaşıyor. Türkiye’de bu kadar özel gıda kontrol laboratuvarının gerekli olup olmadığı tartışılmalıdır.

İşletme kontrolu açısından iyi tarım(GAP) ve gıda güvenliği) (HACCP) sistemlerinin uygulanması özellikle önemlidir. GAP (iyi tarım uygulaması) birincil üretim/tarımsal üretim  yerleri için geçerlidir. Ancak tarım işletmelerinin küçüklüğü, toprakların parçalılığı ve  kooperatif yetersizliği uygulamayı güçleştiriyor. Öte andan 5996 yasa; birincil üretim hariç diğer işletmelerde HACCP sistemi oluşturulmasını öngörüyor. Ancak özellikle KOBİ’lerde HACCP sisteminin yeterince uygulandığı söylenemez.

Ve tüketicinin işlevi… Gıda kontrolü açısından anahtar niteliğindedir. Satın almadan önce ambalajı kontrol etmiyorsa, etiketi okumuyorsa, rastladığı aykırılığa tepki   vermiyorsa işlevinin yeterince farkında değil demektir.  Türkiye’de tüketicinin  en azından etiket okuma alışkanlığının yeterli olmadığı bir gerçektir.

Kısaca; Türkiye’de gıda kodeksi güncelleme yavaşlığı dışında oldukça yeterlidir. Ancak gıda kontrolunun; işletme kaydı, denetim sıklığı, denetçi sayısı ve niteliği, analiz kapasitesi, kalite sistemleri ve tüketici desteği açısından  yeterli olduğu söylenemez.

1 Elgin, C. and Oztunalı, O. 2012. Shadow economies around the world: Model based estimates. Bogazici University Working Papers 2012-05.
2 Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı.2016 yılı faaliyet raporu. https://www.tarim.gov.tr/...

LABMEDYA.COM, 12.09.2017




Yorumlar

Popüler Yayınlar